Başlığı ilk okuduğunuzda tahminimce aklınıza geçtiğimiz yaz mevsimi geldi ama bu başlık 2009 yılı bahar günü yaşadığım trajikomik (benim için tamamen trajik) olayla ilgili...
Isparta otogarında yeni yolculuğa çıkmanın verdiği heyecan ile arkadaşımla otobüsün kalkmasını bekliyorduk. İstikamet Ankara.. Şevket diksiyon kursu için birkaç yerle görüşecek ben de hem yol arkadaşı olucam hem de uzun süredir görmediğim Emico ile buluşacaktım. 6 saat yolculuk sonrası Ankara'ya vardığımızda saat çoktan gece yarısını geçmişti. Bir şeyler atıştıralım diye dışarı çıktık, yürüyoruz. Dışarıda bir kuyruk var, 20-25 kişi, saat gecenin 2 si. Alla alla diyorum görünürde ziraat ATM de yok ki ayrıca bugün ayın 7'si değil! neden bu kuyruk? Kuyruğa yaklaştıkça, enfes bir koku sorumu cevaplıyor. Siyah transit yanında pişen köfte ve tavuklar mideme inerken hem karnımın doyması hem sorunun cevap bulması sonucu çifte mutluluk yaşıyorum :) Bunun konuyla ne alakası var diyebilirsiniz. Bütün olayı aç bi şekilde mi anlatayım ha?! Aç kişi oynamaz, anlatmaz da.. Hem belki bu siyah transitli abilerin yeni mekanını bilen çıkar ve bana mesaj atar. Bi umut işte bizimkisi... Karnımız da doyduğuna göre konumuza dönebiliriz..
Ertesi sabah güneşli bir güne uyandık, içimde bugün güzel geçecek hissi var (olacakları önceden bilsem dışarı adımımı atmazdım) Buz mavisi kotumu ve güzel bir t-shirt giydim. Şevket görüşme için Kızılay'a geçti , Emico ve ben de Gazi Üni mühendislik-mimarlık binasına geçtik. ŞBP atölyesindeyiz her yerde maketler ve taslaklar..Bir de Emico'nun sahip olduğu Kızılay bölge planını yapmanın vermiş olduğu gurur var tabi..Siyah taburelerimizi çekip oturuyoruz, sınıftakilerle tanışıyorum sohbet ediyoruz falan. Ama ne sohbete dair ne de tanıştığım kişilerin isimlerini hatırlayamıyorum. Bunu birazdan yaşayacağım şok sonrası beynimin kendini resetlemesine bağlıyorum. Taburelerden kalkıyoruz... Cırrtttt(yırtılma efekti).. Bir süre sessizlik... Benim pantolondan mı geldi o ses? N'olur benim pantolon olmasın diyecem ama duydum işte benim pantolon aga... Soruyorum çok mu yırtılmış diye. Yok yırtılmamış diyorlar ama gülmemek için zor duruyorlar...Kafamda olasılıklar uçuşuyor ama somut birşey yok. Zaten 40 yıl düşünsem bu aklıma gelmezdi.. Siyah taburenin üzerine önceden dökülen çikolatalı dondurma erir ve kurur. Siyah tabure onu siyah elbisenin kiloları sakladığı gibi saklar. Malum şahıs (bahtsız bedevi) taburenin üzerine oturur ve ısıtır... Deney sonucu, malum şahsın buz mavisi kotunda tam kritik bölgede siyah-kahverengi arası bir leke oluşur. Yani şey yapsam öyle bi leke oluşturamam, o kadar başarılı olmuş.. İmkanı yok arkamda öyle bi lekeyle oradan çıkamam, yani bıraksalar o taburede oturur ŞBP derslerine girerim ama oradan o şekilde çıkamam, no way.... Hani bazı kahramanlar pelerin takmaz denir ya, benim kurtarıcım da pelerin takmıyordu o gün.. T-shirt, üzerine giydiği gömleğini(o anda gözüme pelerin gibi gözüktü ) çıkartıp belime bağladık. Yetmedi, bizim ev yakın sana benim pantolonlardan birini verelim giy dedi. Kahramanımızın evine geçerken, cadde kenarında yürüyoruz. Araçların geçerken çıkardığı rüzgar gömleği havalandırmaya çalışsa da, bırakır mıyım ben hiç o gömleği.. Neyse eve varıyoruz rahat bi nefes alıyorum. Pantolon geliyor ama bu dar paça!.. Giyeriz sıkıntı yok ama bir de ayağımı paçasından geçirebilsem ah.. Uğraşlarım sonucu giymeyi başarıyorum Pantolon kısa olduğu için, pantolonun paçaları ve ayakkabım arasında baya bi boşluk oluştu. Esiyor püfür püfür:) Olsun aga dedim bu öncekinin yanında bu hiç bir şey.. Ve o gün, akşam eve dönene kadar yüksek paçalar ile Ankara'da dolaştım..(Yok, yüksek paça modasını ben başlatmadım, kesinlikle bu suçlamaları kabul etmiyorum).. Buz mavisi pantolona gelince, yıkanınca da o leke tamamen çıkmadı hem de gördükçe aklıma gelir diye attım. Şu anda aklıma hiç gelmiyor, inanın..
Isparta otogarında yeni yolculuğa çıkmanın verdiği heyecan ile arkadaşımla otobüsün kalkmasını bekliyorduk. İstikamet Ankara.. Şevket diksiyon kursu için birkaç yerle görüşecek ben de hem yol arkadaşı olucam hem de uzun süredir görmediğim Emico ile buluşacaktım. 6 saat yolculuk sonrası Ankara'ya vardığımızda saat çoktan gece yarısını geçmişti. Bir şeyler atıştıralım diye dışarı çıktık, yürüyoruz. Dışarıda bir kuyruk var, 20-25 kişi, saat gecenin 2 si. Alla alla diyorum görünürde ziraat ATM de yok ki ayrıca bugün ayın 7'si değil! neden bu kuyruk? Kuyruğa yaklaştıkça, enfes bir koku sorumu cevaplıyor. Siyah transit yanında pişen köfte ve tavuklar mideme inerken hem karnımın doyması hem sorunun cevap bulması sonucu çifte mutluluk yaşıyorum :) Bunun konuyla ne alakası var diyebilirsiniz. Bütün olayı aç bi şekilde mi anlatayım ha?! Aç kişi oynamaz, anlatmaz da.. Hem belki bu siyah transitli abilerin yeni mekanını bilen çıkar ve bana mesaj atar. Bi umut işte bizimkisi... Karnımız da doyduğuna göre konumuza dönebiliriz..
Ertesi sabah güneşli bir güne uyandık, içimde bugün güzel geçecek hissi var (olacakları önceden bilsem dışarı adımımı atmazdım) Buz mavisi kotumu ve güzel bir t-shirt giydim. Şevket görüşme için Kızılay'a geçti , Emico ve ben de Gazi Üni mühendislik-mimarlık binasına geçtik. ŞBP atölyesindeyiz her yerde maketler ve taslaklar..Bir de Emico'nun sahip olduğu Kızılay bölge planını yapmanın vermiş olduğu gurur var tabi..Siyah taburelerimizi çekip oturuyoruz, sınıftakilerle tanışıyorum sohbet ediyoruz falan. Ama ne sohbete dair ne de tanıştığım kişilerin isimlerini hatırlayamıyorum. Bunu birazdan yaşayacağım şok sonrası beynimin kendini resetlemesine bağlıyorum. Taburelerden kalkıyoruz... Cırrtttt(yırtılma efekti).. Bir süre sessizlik... Benim pantolondan mı geldi o ses? N'olur benim pantolon olmasın diyecem ama duydum işte benim pantolon aga... Soruyorum çok mu yırtılmış diye. Yok yırtılmamış diyorlar ama gülmemek için zor duruyorlar...Kafamda olasılıklar uçuşuyor ama somut birşey yok. Zaten 40 yıl düşünsem bu aklıma gelmezdi.. Siyah taburenin üzerine önceden dökülen çikolatalı dondurma erir ve kurur. Siyah tabure onu siyah elbisenin kiloları sakladığı gibi saklar. Malum şahıs (bahtsız bedevi) taburenin üzerine oturur ve ısıtır... Deney sonucu, malum şahsın buz mavisi kotunda tam kritik bölgede siyah-kahverengi arası bir leke oluşur. Yani şey yapsam öyle bi leke oluşturamam, o kadar başarılı olmuş.. İmkanı yok arkamda öyle bi lekeyle oradan çıkamam, yani bıraksalar o taburede oturur ŞBP derslerine girerim ama oradan o şekilde çıkamam, no way.... Hani bazı kahramanlar pelerin takmaz denir ya, benim kurtarıcım da pelerin takmıyordu o gün.. T-shirt, üzerine giydiği gömleğini(o anda gözüme pelerin gibi gözüktü ) çıkartıp belime bağladık. Yetmedi, bizim ev yakın sana benim pantolonlardan birini verelim giy dedi. Kahramanımızın evine geçerken, cadde kenarında yürüyoruz. Araçların geçerken çıkardığı rüzgar gömleği havalandırmaya çalışsa da, bırakır mıyım ben hiç o gömleği.. Neyse eve varıyoruz rahat bi nefes alıyorum. Pantolon geliyor ama bu dar paça!.. Giyeriz sıkıntı yok ama bir de ayağımı paçasından geçirebilsem ah.. Uğraşlarım sonucu giymeyi başarıyorum Pantolon kısa olduğu için, pantolonun paçaları ve ayakkabım arasında baya bi boşluk oluştu. Esiyor püfür püfür:) Olsun aga dedim bu öncekinin yanında bu hiç bir şey.. Ve o gün, akşam eve dönene kadar yüksek paçalar ile Ankara'da dolaştım..(Yok, yüksek paça modasını ben başlatmadım, kesinlikle bu suçlamaları kabul etmiyorum).. Buz mavisi pantolona gelince, yıkanınca da o leke tamamen çıkmadı hem de gördükçe aklıma gelir diye attım. Şu anda aklıma hiç gelmiyor, inanın..
:D
YanıtlaSil