CEMAL SÜREYA'DAN
Sonra
gülüşün geldi aklıma ve içimden dedim ki; Yine Gelsen Yine Severim Seni!
Ben senin
sevgilin, baban, ağabeyin, arkadaşınım… Bir bitse biri kalır.
Seni hiç
bırakmayacağım.
Dokunulmasa
da görülmese de kalpte yer verilir bazısına, nedensiz.
AŞK
Şimdi sen kalkıp
gidiyorsun. Git!
Gözlerin durur
mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler!
Oysa ben senin
gözlerinsiz edemem bilirsin.
Oysa Allah bilir
bugün iyi uyanmıştık.
Sevgiyeydi ilk
açılışı gözlerimizin sırf onaydı.
Bir kuş konmuş
parmaklarıma uzun uzun ötmüştü.
Bir sevişmek
gelmiş bir daha gitmemişti.
Yoktu dünlerde
evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz.
Sanki hiç
olmamıştı.
…
..
Bazı
adamlar incitmeden sevemezdi. Kırardı, dökerdi, yangınlar bırakırdı arkalarından.
Bazı adamlarsa, tüm geçmişi unutturur,
parmak uçlarından öperdi.
Açık çay içerdi hep.
Demli olunca
bardağın diğer tarafından beni göremezmiş.
Öyle derdi hep.
Uçmak
için kuş olmak gerekmiyor. Küçük sevinçler olsun yeter.
Tüm günahları
paylaşmalıyız seninle.
Rakıyı aynı
bardaktan, küfrü bir ağızdan etmeliyiz.
Korkuyorum çünkü
Ya farklı
cehennemlere gidersek?
Öylesine
sevdim ki seni, öylesine sensin ki! Kuşlar gibi cıvıldar, tattırdığın acılar.
UZAKTAN
SEVİYORUM SENİ
Uzaktan
seviyorum seni
Kokunu almadan,
boynuna sarılmadan, yüzüne dokunamadan
Sadece seviyorum
Öyle uzaktan
seviyorum seni
Elini tutmadan,
yüreğine dokunmadan, gözlerinde dalıp dalıp gitmeden
Şu üç günlük
sevdalara inat
Serserice değil
adam gibi seviyorum
Öyle uzaktan
seviyorum seni
Yanaklarına sızan
iki damla yaşını silmeden, en çılgın kahkahalarına ortak olmadan,
En sevdiğin
şarkıyı beraber mırıldanmadan
Öyle uzaktan
seviyorum seni
Kırmadan,
dökmeden, parçalamadan, üzmeden, ağlatmadan
Uzaktan seviyorum,
öyle uzaktan seviyorum seni;
Sana söylemek
istediğim her kelimeyi dilimde parçalayarak seviyorum.
Damla damla
dökülürken kelimelerim
Masum beyaz bir kağıtta
seviyorum.
Yaşlanıp öyle kolkola yürüyelim mi? Ne güzel yaşlanırsın sen.
Dedim ya, Eylül'dü. Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin.
Mutlu olmanın yolunu, karşıdakini mutlu etmek sanıyorduk. Yanıldık! Çünkü ne kadar mutlu ettiysek o kadar yalnız kaldık.
Gözlerinin kahvesinden koy ömrüme, kırk yılın hatrına "sen" kalayım.
“kuşlar toplanmış göçüyorlar
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“seni o kadar yakından görünce,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“hızla geçen otobüslerin ardından benzeşmek…
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“iyi anlarında sesin kalınlaşıyor.
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“baktım yeri toparlıyor ayak izleri
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“eşiklere oturmuş bir dolu insan
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“fazıl hüsnü diyor ki, ne diyor fazıl hüsnü?..
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“uzaklardaydın, oracıkta öbür kıtada,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“ikinci bir parıltı var senin bakışlarında
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“kehanet adlı kısacık bir şiir buldum
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“yürüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“iki çay söylemiştik orda, biri açık,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“bir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
“an ki fıskiyesi sonsuzluğun
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”
Ve sen sonunda bir gün çıkar gelirsin diye,
Çok şeyin adı küçük yazıldı.
Yorumlar
Yorum Gönder